Bir Şeyi Yapabileceğinizi Ya da Yapamayacağınızı Söylediğinizde her iki durumda da haklı olduğunuzu unutmayın…
Her iki inanç da büyük bir güce sahiptir… Hangi inanca sahip olmak bizim için en iyisidir? Bir şeyi yapabileceğinize inandığınızda, gerçekten inandığınızda!
Bilinçaltı onu yapmak üzere çözümler bulmanıza yardım için çalışmaya başlar, bu sayede zihniniz o düşünceyi yapmanın bir yolunu mutlaka bulur…
Beynimiz olağanüstü kapasiteye sahip mükemmel bir bilgisayardır.
” Yeteneğim bu kadar, henüz istemiyorum, ben başaramam” gibi kodlarla beyne gönderilen şifreler, telkin ya da gizli mesajlar düşünce süreçlerimizi belirliyor…
Her davranışın bir yapısı vardır. Yaşadıklarımız düşünce süreçlerimizin belirlediği birer yaşam gerçeğidir…
NLP uzmanı beyinde bir yapının öğrenilebilir, değiştirilebilir ve modellenebilir olmasından yararlanarak, bir bilgisayar programcısı gibi beğenmediğimiz davranış ve alışkanlıkları oluşturan programları yeniden programlayıp, bu davranış ve alışkanlıkları istediğimiz yönde değiştiriyor…
BİLMEK VE ÖĞRENMEK İÇİN KULLANDIĞIMIZ
BEYNİN ÇALIŞMA İLKELERİNİ ÖĞRENELİM…
BEYNİN ÜÇ TANE ÇALIŞMA İLKESİ VARDIR…
Bunları öğrendiğimizde, hayatı kolaylaştırmak ve başarmak için kullanabiliriz…
1-Zihin ancak olumlu bir söylemle harekete geçebilir…
2-Zihin ve beden aynı sistemin birer parçasıdır…
3-Zihnimiz gerçekle hayali ayırt edemez…
ZİHİN ANCAK OLUMLU BİR SÖYLEMLE HAREKETE GEÇEBİLİR…
Bir şeyi düşünmemeye çalışmayın, başaramazsınız!
Örneğin Kırmızı fili düşünmeyin! Nasıl düşünmediniz mi?
Düşündünüz değil mi? Çünkü kırmızı fili düşünmemeniz için düşünmek zorundasınız, bu düşünceden kurtulmak istedikçe ona bağlanırsınız… Düşünmemeye çalıştıkça daha da çok düşünürsünüz…
Çocukluğunuza dönelim isterseniz!
“YAPMA- SUYU DÖKME- SINAVDA HEYECANLANMA-ÇİMLERE BASMA vb” Sözlere ne tepki vermiştiniz!
Bilinçaltı me-ma gibi olumsuzluk eklerini siler. Bilinçli zihin de buna uygun dil buna uygun davranışlar geliştirir.
Günde 10 tane bu türden olumsuz telkinler duyan çocuk, 10 yaşına kadar 36500 tane zihninin çalışmaması yönünde komutlar almış olur…
Sonuçta bilinçaltında, adım adım öğrenilmiş pes oluşturulur…
Öğrenilmiş pes ya da çaresizlik modeline göre;
Birey davranışları ile sonucu arasında bir bağlantı olmadığını öğrenir… Öğrenilmiş çaresizlikte;
Bireyin güdüsel, bilişsel ve duygusal alanlarında bozukluklar ortaya çıkar…
Öğrenilmiş çaresizlik içindeki bireyin güdüsel alanındaki bozukluk, onun istemli davranışlarında azalma olarak kendini göstermektedir…
Bir başka ifadeyle, öğrenilmiş çaresizlik yaşantısı sonucunda bireyin motivasyonu zaman içerisinde azalarak, hiçbir şey yapmak istemez hale gelir…
Öğrenilmiş çaresizlik modeline göre;
Ortaya çıkan bilişsel bozukluk ise, çabanın başarının anahtarı olduğunu anlamada sorunlar ortaya çıkarır… Tüm bunların sonucunda algı filtreleri karışan bireyin düşünme sürecinde de tıkanıklık belirtileri görülür…
Öğrenilmiş çaresizlikte bir öğrenmedir, BAŞARI da öğrenilebilir…
Bu nedenle istemediğimiz şeylere değil, istediğimiz şeylere odaklanmalıyız!
ZİHİN VE BEDEN AYNI SİSTEMİN BİRER PARÇASIDIR…
Herhangi bir duyumu algılayan beyin, nasıl ki bunu bedenimize yansıtıyorsa; kaslarımız, organlarımız da beyne olumluluk ya da olumsuzluk sinyalleri yayar… Her beden duruşunun zihinsel bir anlamı vardır…
Değerler ve ilkelerle ahenk içinde yaşayan olumlu düşünceler içindeki
bir duruş, öne eğik bir baş değildir!
Olumlu düşünceler içindeki birey;
Neden olmasın yapabilirim düşüncesini gözleriyle belli eden, dik yürüyen, yüzündeki gülümseme, sevecenlik ve özgüveni çevresine yayandır…
İsterseniz, olumsuz şeyler düşünerek, başınızı elleriniz arasına alıp yere doğru eğilerek yavaş adımlarla yürüyün; anında kendinizi kötü hissedersiniz anında başaramam beceremem düşünceleri oluşur zihninizde!
İyisi mi kendinizi iyi hissetmek için;
DAİMA OLUMLU CÜMLELER KULLANIN!
ÇÜNKÜ KELİMELER ZİHNİMİZDE RESİMLER YARATIR,
BİZDE O RESİMLERİ YAŞARIZ…
ZİHNİMİZ GERÇEKLE HAYALİ AYIRT EDEMEZ…
İster gerçek bir olayı çıplak gözle görün, ister aynı olayı akli gözünüzle hayal edin beyin her ikisini aynı şekilde algılar ve her ikisinin de beyinde bıraktığı iz aynıdır…
Araştırmalar insan beyninin gerçek anlamda hiç yaşamadığı bir deneyimi
yalnızca hayal ederek, tıpkı gerçekmiş gibi algıladığını göstermiştir. Hiç yaşamadığı bir deneyimi hayal eden bir kişiyle, bu deneyimi gerçekten yaşayan bir kişi karşılaştırıldığında, ikisinin de beynindeki algının, yani nöron bağlantılarının; birbiriyle aynı olduğu anlaşılmıştır. Beyindeki bu yanılgının gücünden yararlanabilir miyiz?
Tıp literatüründe “plasebo etkisi” denilen bir durum vardır; Aynı hastalığa sahip iki gruptan birine hiç ilaç verilmezken, diğer gruba kendilerine hastalıklarını iyileştirecek yeni ve çok etkili bir ilaç verileceği söyleniyor… Oysa bu ilaç yalnızca gıda boyası katılmış ve tatlandırılmış, hiçbir ilaç etkisi olmayan bildiğimiz sudur. İlaç görünümü verilmiş suyu içenlerin daha çok ve daha çabuk iyileştikleri görülmüştür…
Beynin yaşamını sürdürebilmek için oluşturduğu bu yanılgı mekanizması, tıp literatüründe PLASEBO etkisi denilen duruma tipik bir örnektir…
İyileşmeyi sağlayan; hastanın bu ilacın kendisini iyileştireceğine dair inancından başka bir şey değildir! Bu örnek, insan beyninin kendisini gerçek dışı bir bilgi üzerinden koşullanmasına bağlı olarak, olumlu ve gerçek bir durum yaratabilme potansiyelini göstermektedir…
Gerçekten de bilimsel araştırmalar, insan beyninin gerçek anlamda hiç yaşamadığı bir deneyimi yalnızca hayal ederek, tıpkı gerçekten yaşamış gibi algıladığını göstermiştir…
Beynin bu üç çalışma ilkesine uygun süreçler içinde 21 gün yaşayın, göreceksiniz beyninizde büyük bir performans artışı başlayacak…
ellerine sağlık abi
bu yazıyı öğrencilerle paylaştığımda motivazyonda çok etkili oluyor eğitimcilere tavsiye edebileceğim bir çalışma